Blog

İnsanoğlu bir arada yaşayan, sosyal bir varlık. Bu yüzden insanoğlunun yarattığı medeniyetin en büyük sembolleridir olan şehirler. Fakat bu yazıda konumuz şehirler değil. İster modern, ister tarihi olsun her şehrin kalbi, her şehrin sembolü meydanlar.  Hemen hemen filizlendiği, şehirlerin kalbi, şehirlerin sembolü olan meydanlar.

Meydanlar için insanlık tarihinin yazıldığı kitaplardır desek çok da abartmış olmayız. Medeniyetimizin tarihi, kültürel ya da sosyal olsun; hemen hemen her adımına ev sahipliği yapan meydanlara Tarih boyunca pek çok farklı isim verilmiş. Agora denmiş, forum denmiş, çarşı hatta Pazar bile denmiş. Adı ne olursa olsun her dönem insanların buluştuğu, eğlendiği, kendini ifade ettiği merkezler olmuşlar.

Bakın ne güzel dile getirmiş Cem Karagözlü “Kentler insanlar gibidir, bir bedeni bir ruhu vardır. Böyle baktığımızda tiyatrolar, kütüphaneler, müzeler nasıl şehrin ruhu ise, meydanlar da şehrin bedeninin bir parçasıdır. Tıpkı kaldırımları, sokakları, kıyıları gibi. İster ülkemizde, isterse yabancı bir ülkede olsun, o ülkeyi keşfetmeniz için mutlaka meydanlarda zaman geçirmeniz gerekir. Restoranına, kafesine oturup soluklanmanız, o şehrin kokusunu içine çekmeniz gerekir. Roma’ya gidip, Fiori meydanında oturup kahve içerken pazarcılar, çiçekçiler arasından Giordano Bruno’nun yakıldığı yerdeki heykeline bakıp o dönemin bağnazlığını bugüne bağlayıp düşünmezseniz Roma eksik kalır” diyor.

Kısacası hayat meydanlarda yaşanmış tüm insanlık boyunca. Hatta kimi şehirlerin birden çok meydanı olmuş, kendi dönemlerini simgeleyen. İstanbul’da Bizans, Osmanlı döneminin simgesi Sultan Ahmet Meydanı iken; Cumhuriyetin simgesi Taksim Meydanı nasıl olmuş. Tıpkı bittiğinde 8000 m² alanıyla Yalova’nın yeni çekim alanı, yeni meydanı olacak Meydan Suites Yalova gibi.

Yalova Meydan Sits projeleriyle değişiyor. Düne takılıp kalma, yarının Yalova’sında yerini almayı unutma.